Kızgın Buhardaki Koza
Hagop Gobelyan, Kızgın Buhardaki Koza’yı, İzmit sancağının Ermenice adıyla Bardizag, Türkçe adıyla Bahçecik nahiyesinden olan ailesinin 1915 yazında yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldı. Bahçecik, çoğunlukla Ermeniler olmak üzere, Rum, Laz ve Gürcü halklarının eviydi. İpekböcekçiliği Bahçeciklilerin başlıca geçim kaynağıydı ve ipekböceklerinin ördüğü kozalar bölge halkının muhayyilesinde türlü anlamlar taşıyan çok güçlü bir imgeydi. Roman bir anlamda bu imgenin izini sürerken, bir taraftan da tehcir kararının uygulanmaya başladığı sırada İstanbul’da, Doktor Kadri Raşit Paşa’nın köşkünde bahçıvanlık yapmakta olan Mıgırdiç’in ve yine o sırada, Adana’da Bağdat Demiryolu şantiyesinde çalışan Artin’in, Bahçecik’teki ailelerine ulaşmak için birbirlerinden habersiz olarak atıldıkları serüven dolu yolculuğa tanıklık ediyor. Kızgın Buhardaki Koza, aklın bir köşesinde, ailenin sağsalim bir araya gelip gelemeyeceğine dair bir merakla bir solukta okuyacağınız, macera türünde bir ilk roman.
“Bunlar ne hanım? Ne işe yarar bunlar?”
İpekböcekleriydi. Kozalarını örmeyi yeni bitirmişlerdi ama müşterisi olmadığı, manaranlar da çalışmadığı için para etmiyordu artık hiçbiri. Filor, onlara dokunmamış, hiç olmazsa kelebek olsunlar, uçup gitsinler, üç günlük ömürlerini özgürce yaşayabilsinler istemişti.
Şamil Çavuş, sorduğu sorunun yanıtını beklemeden kasayı alıp yere çaldı. İpekböceği kozaları yere saçıldı. Birkaçının da üzerine basıp ezdi. Filor ve çocuklar bakakaldı.
Hagop, hemen koşup sağlam birkaç kozayı cebine koydu. Kızlar ve Filor da kendilerini toplayıp bohçaları yüklendiler. Arşaluys, Ohannes’in beşiğini, Siranuş, Ohannes’i aldı. Filor, boynuna bir ip bağladığı Nufik’i kaptı. Bahçenin ortasında birbirlerine sokulup bir öbek oldular.
“Haydi! Ne bekliyorsunuz? Katılın kafileye, düşün yola. Seymen’e, marş marş!” diye bağırdı Şamil Çavuş. “Seymen’e ineceksiniz, oradan İzmit’e yürüyeceksiniz. Şansınız ve paranız varsa vapurla da gidebilirsiniz tabii, orasını bilemem. Sizi orada askerlere teslim edeceğiz.”
Sonra fabrikadan dönen Hasan’a seslendi:
“Ne oldu, var mı kimse?”
“Yok çavuşum, metruk! İçerde bir sürü kelebekten başka bir şey yok!”
- Açıklama
Hagop Gobelyan, Kızgın Buhardaki Koza’yı, İzmit sancağının Ermenice adıyla Bardizag, Türkçe adıyla Bahçecik nahiyesinden olan ailesinin 1915 yazında yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldı. Bahçecik, çoğunlukla Ermeniler olmak üzere, Rum, Laz ve Gürcü halklarının eviydi. İpekböcekçiliği Bahçeciklilerin başlıca geçim kaynağıydı ve ipekböceklerinin ördüğü kozalar bölge halkının muhayyilesinde türlü anlamlar taşıyan çok güçlü bir imgeydi. Roman bir anlamda bu imgenin izini sürerken, bir taraftan da tehcir kararının uygulanmaya başladığı sırada İstanbul’da, Doktor Kadri Raşit Paşa’nın köşkünde bahçıvanlık yapmakta olan Mıgırdiç’in ve yine o sırada, Adana’da Bağdat Demiryolu şantiyesinde çalışan Artin’in, Bahçecik’teki ailelerine ulaşmak için birbirlerinden habersiz olarak atıldıkları serüven dolu yolculuğa tanıklık ediyor. Kızgın Buhardaki Koza, aklın bir köşesinde, ailenin sağsalim bir araya gelip gelemeyeceğine dair bir merakla bir solukta okuyacağınız, macera türünde bir ilk roman.
“Bunlar ne hanım? Ne işe yarar bunlar?”
İpekböcekleriydi. Kozalarını örmeyi yeni bitirmişlerdi ama müşterisi olmadığı, manaranlar da çalışmadığı için para etmiyordu artık hiçbiri. Filor, onlara dokunmamış, hiç olmazsa kelebek olsunlar, uçup gitsinler, üç günlük ömürlerini özgürce yaşayabilsinler istemişti.
Şamil Çavuş, sorduğu sorunun yanıtını beklemeden kasayı alıp yere çaldı. İpekböceği kozaları yere saçıldı. Birkaçının da üzerine basıp ezdi. Filor ve çocuklar bakakaldı.
Hagop, hemen koşup sağlam birkaç kozayı cebine koydu. Kızlar ve Filor da kendilerini toplayıp bohçaları yüklendiler. Arşaluys, Ohannes’in beşiğini, Siranuş, Ohannes’i aldı. Filor, boynuna bir ip bağladığı Nufik’i kaptı. Bahçenin ortasında birbirlerine sokulup bir öbek oldular.
“Haydi! Ne bekliyorsunuz? Katılın kafileye, düşün yola. Seymen’e, marş marş!” diye bağırdı Şamil Çavuş. “Seymen’e ineceksiniz, oradan İzmit’e yürüyeceksiniz. Şansınız ve paranız varsa vapurla da gidebilirsiniz tabii, orasını bilemem. Sizi orada askerlere teslim edeceğiz.”
Sonra fabrikadan dönen Hasan’a seslendi:
“Ne oldu, var mı kimse?”
“Yok çavuşum, metruk! İçerde bir sürü kelebekten başka bir şey yok!”
Stok Kodu:9786257460248Boyut:13,5 cm x 19,5 cmSayfa Sayısı:360Basım Yeri:İstanbulBaskı:1Basım Tarihi:Nisan 2023Resimleyen:1Kapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:Kitap KağıdıDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel Toplam3102,13306,38653,91323,48937,85340,621229,81357,70
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
290,00TL 211,70TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
180,00TL 108,00TL
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
300,00TL 219,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
350,00TL 245,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
350,00TL 245,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
240,00TL 151,20TL
-
-
-
-
-
-
320,00TL 201,60TL
-
-
-
-
-
-
-
250,00TL 175,00TLStokta yok
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
320,00TL 201,60TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-