Bruno Bauer Ve Karl Marx - Bruno Bauer'İn Marx'In Düşüncesi Üzerindeki Etkisi
Elinizdeki kitap Türkiye literatüründeki iki önemli eksiğin farkına varmak için muazzam ipuçları sunuyor. İlki, Marx'ın entelektüel gelişimi ve onun Hegel ile Genç Hegelciler'e tarihsel referanslarıyla ilgili. Türkiyeli okurun ağırlıklı bir kısmı bu ilişkiyi, Marx'ın Feuerbach ve Hegel'e ilişkin kendi değerlendirmeleri üzerinden okuyor ve -işin ilginç yanı- olduğu gibi kabulleniyor. Aynı durum özellikle Bruno Bauer'e odaklanmış eleştirilerin yoğunlaştığı Kutsal Aile (Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi) için de geçerli. Marx bu metinde eski arkadaşı Bauer'e oldukça nükteli ve hakaretamiz ifadelerle, politik bir kopuşu belirginleştirmek amacıyla saldırıyor. Bauer'in teorik konumu hiç bilinmese de, Marx'ın güçlü kalemi okuyanları büyülü biçimde kendi yanında saf tutmaya zorluyor. Lakin büyü, yazarının bilincinde olduğu ama okurunun hiç tanışmadığı tarihsel bir arka planı da yoğun bir sisle perdelemeye başlıyor. Kant'tan başlayıp, Fichte, Schelling, Hegel ve Bauer'in de içinde olduğu Genç Hegelcilerle devam eden Alman Felsefesi geleneği ve onun en yetkin silahı diyalektiğin tarihsel gelişimi görünmez kılındığında Marksist literatürün Türkiye'deki çorak coğrafyası ile karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Bruno Bauer ve Karl Marx bu çorak uzamı yeşillendirmek için kışkırtıcı bir başlangıç. Kitabın önemini bir kat daha arttıran ikinci özelliği ise günümüzle oldukça yakından ilgili; lakin bu önem sadece dikkatli okurun gözlerine açık ve oldukça dolayımlı. Augustinus'tan Thomas Aquinas'a, Anselmus'tan Dun Scotus'a kadar işlenen Hıristiyan teolojisi Spinoza'dan Hegel'e kadar uzanan tarihsel aralıkta da oldukça nitelikli bir rasyonelleştirmeye tabi tutuldu ve elbette Marx ve Feuerbach'ın da dahil olduğu Genç Hegelciler'in din eleştirisi de, bu kuramsal zemin karşısında bir o kadar nitelikli olarak ortaya çıktı. Oysa hakikat ufkunu doğrudan temsil ile kısıtlıyan İslam'ın gündelik ahlaki yükümlülüklere odaklanmış ‘kuramsal' zemini, karşısındaki eleştirinin de kısıtlı ve verimsiz bir biçimde gelişmesine neden oldu. Din ve sosyalizm ilişkisinin revaçta bir tartışma olduğu günümüzde elinizdeki kitap, bu konu üzerine sizi tekrardan düşünmeye zorlayacak. Kitabın unutulmaması gereken bir önemi daha var: Eyüp Ali Kılıçaslan'ın geniş önsözü. Hegel sonrası Marx'a kadar uzanan düşünce iklimini anlayabilmek için Genç Hegelciler'in tarihsel gelişimini sunan metin Türkçe okuyanlar için bir ilk. -Ersin Vedat Elgür-
- Açıklama
Elinizdeki kitap Türkiye literatüründeki iki önemli eksiğin farkına varmak için muazzam ipuçları sunuyor. İlki, Marx'ın entelektüel gelişimi ve onun Hegel ile Genç Hegelciler'e tarihsel referanslarıyla ilgili. Türkiyeli okurun ağırlıklı bir kısmı bu ilişkiyi, Marx'ın Feuerbach ve Hegel'e ilişkin kendi değerlendirmeleri üzerinden okuyor ve -işin ilginç yanı- olduğu gibi kabulleniyor. Aynı durum özellikle Bruno Bauer'e odaklanmış eleştirilerin yoğunlaştığı Kutsal Aile (Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi) için de geçerli. Marx bu metinde eski arkadaşı Bauer'e oldukça nükteli ve hakaretamiz ifadelerle, politik bir kopuşu belirginleştirmek amacıyla saldırıyor. Bauer'in teorik konumu hiç bilinmese de, Marx'ın güçlü kalemi okuyanları büyülü biçimde kendi yanında saf tutmaya zorluyor. Lakin büyü, yazarının bilincinde olduğu ama okurunun hiç tanışmadığı tarihsel bir arka planı da yoğun bir sisle perdelemeye başlıyor. Kant'tan başlayıp, Fichte, Schelling, Hegel ve Bauer'in de içinde olduğu Genç Hegelcilerle devam eden Alman Felsefesi geleneği ve onun en yetkin silahı diyalektiğin tarihsel gelişimi görünmez kılındığında Marksist literatürün Türkiye'deki çorak coğrafyası ile karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Bruno Bauer ve Karl Marx bu çorak uzamı yeşillendirmek için kışkırtıcı bir başlangıç. Kitabın önemini bir kat daha arttıran ikinci özelliği ise günümüzle oldukça yakından ilgili; lakin bu önem sadece dikkatli okurun gözlerine açık ve oldukça dolayımlı. Augustinus'tan Thomas Aquinas'a, Anselmus'tan Dun Scotus'a kadar işlenen Hıristiyan teolojisi Spinoza'dan Hegel'e kadar uzanan tarihsel aralıkta da oldukça nitelikli bir rasyonelleştirmeye tabi tutuldu ve elbette Marx ve Feuerbach'ın da dahil olduğu Genç Hegelciler'in din eleştirisi de, bu kuramsal zemin karşısında bir o kadar nitelikli olarak ortaya çıktı. Oysa hakikat ufkunu doğrudan temsil ile kısıtlıyan İslam'ın gündelik ahlaki yükümlülüklere odaklanmış ‘kuramsal' zemini, karşısındaki eleştirinin de kısıtlı ve verimsiz bir biçimde gelişmesine neden oldu. Din ve sosyalizm ilişkisinin revaçta bir tartışma olduğu günümüzde elinizdeki kitap, bu konu üzerine sizi tekrardan düşünmeye zorlayacak. Kitabın unutulmaması gereken bir önemi daha var: Eyüp Ali Kılıçaslan'ın geniş önsözü. Hegel sonrası Marx'a kadar uzanan düşünce iklimini anlayabilmek için Genç Hegelciler'in tarihsel gelişimini sunan metin Türkçe okuyanlar için bir ilk. -Ersin Vedat Elgür-
Stok Kodu:9786055513283Boyut:13.50x19.50Sayfa Sayısı:472Basım Yeri:İstanbulBaskı:1Basım Tarihi:2012-10Çeviren:Doğan Barış KılınçKapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:Kitap KağıdıDili:TürkçeOrijinal Adı:Bruno Bauer and Karl Marx: The Influence of Bruno Bauer on Marx's Thought
- Taksit Seçenekleri
- Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel Toplam375,32225,95639,76238,57927,91251,211221,98263,80
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
290,00TL 211,70TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
180,00TL 108,00TL
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
300,00TL 219,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
-
420,00TL 294,00TLStokta yok
-
-
-
-
-
-
-
-
350,00TL 245,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
350,00TL 245,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
240,00TL 151,20TL
-
-
-
-
-
-
320,00TL 201,60TL
-
-
-
-
-
-
-
250,00TL 175,00TLStokta yok
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
320,00TL 201,60TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-