Beyaz Bayraklı Çocuk
“Denize dökülen bir dereye “Afrika Vadisi” adını takmıştık, her gün en büyük maceramız içerilere doğru keşifler yapmaktı. Yarattığımız canavarları alt ede ede vadinin içlerine girer, imparatorluğumuza dâhil ettiğimiz göller inşa eder, orada bir türlü yakalayamadığımız balıkları arardık. Yorgun argın eve dönüş yolunda iddialarla geçen konuşmalar arasında kavgamızı eder, sonraki güne küs girer, akşam “En iyi arkadaşımı yitirdim mi?” korkusu yaşar, ertesi gün yine kaldığımız yerden başlardık.”
Sürmene’den çocukluk arkadaşı Şükrü’nün, idam hükmüyle tutulduğu tek kişilik hücresinde yazdığı bölük pörçük mektupların izini sürerek geçmişle hesaplaşan Mesut, aslında benliğinin derinliklerinde ülkenin bugünüyle hesaplaşır. 1. Gezi, 2. Gezi, KHK’ler, bini aşkın yurttaşın hayatını kaybettiği katliam ve karanlık günler… Şükrü’nün yanlış adrese postalanan mektupları gibi geçmişin anıları da kesik kesiktir.
Hayati Yıldız, Beyaz Bayraklı Çocuk adlı romanında üç farklı zaman kesitini iç içe halkalar halinde ustalıkla kurguya yerleştirirken, aslında bugünü işaret ediyor. Bugünde saklı geçmişi ve bugünde saklı geleceği kesitler halinde romanına yediren Yıldız’ın kurguladığı şimdi, okura adeta gerçek hayattaki geleceği sunuyor. Bu negatif gelecekte, baskıcı ve otoriter dikta koşullarında geçmişin birkaç isyan denemesinin ardından yenilmiş bir toplumun ve bireylerin resmi çiziliyor. Oysa hayat devam ediyor. İsyan edenleri, düşenleri ve ölenleri, yeni isyanların acemi taşıyıcıları, yeni zamanların farklı dertleri ve umutları takip ediyor. Her satırında “Acaba?” dedirten Beyaz Bayraklı Çocuk, bugün yaşadığımız sürecin varabileceği yer konusunda edebiyat cephesinden bir ikaz olarak da okunabilir.
Beyaz Bayraklı Çocuk, ne geçmişin realitesini gözden kaçıran bir güzelleme, ne de geleceğe ilişkin saf bir umut taşıyor. Karamsar olmadığı gibi iyimser de sayılmaz. Yıldız’ın gerçekçi anlatımıyla, romanda önümüze açılan dünya pek de iç açıcı değil. Hayati Yıldız’ın, “Göndere çektiğimiz beyaz bayrağa rağmen saldırıya uğradık biz.” diyen roman kahramanları hâlâ yıkıntılar arasında dolaşıp “Afrika Vadisi”ni keşfetmek üzere yola çıkacak korsan gemisine maceracı çocuklar topluyor.
- Açıklama
“Denize dökülen bir dereye “Afrika Vadisi” adını takmıştık, her gün en büyük maceramız içerilere doğru keşifler yapmaktı. Yarattığımız canavarları alt ede ede vadinin içlerine girer, imparatorluğumuza dâhil ettiğimiz göller inşa eder, orada bir türlü yakalayamadığımız balıkları arardık. Yorgun argın eve dönüş yolunda iddialarla geçen konuşmalar arasında kavgamızı eder, sonraki güne küs girer, akşam “En iyi arkadaşımı yitirdim mi?” korkusu yaşar, ertesi gün yine kaldığımız yerden başlardık.”
Sürmene’den çocukluk arkadaşı Şükrü’nün, idam hükmüyle tutulduğu tek kişilik hücresinde yazdığı bölük pörçük mektupların izini sürerek geçmişle hesaplaşan Mesut, aslında benliğinin derinliklerinde ülkenin bugünüyle hesaplaşır. 1. Gezi, 2. Gezi, KHK’ler, bini aşkın yurttaşın hayatını kaybettiği katliam ve karanlık günler… Şükrü’nün yanlış adrese postalanan mektupları gibi geçmişin anıları da kesik kesiktir.
Hayati Yıldız, Beyaz Bayraklı Çocuk adlı romanında üç farklı zaman kesitini iç içe halkalar halinde ustalıkla kurguya yerleştirirken, aslında bugünü işaret ediyor. Bugünde saklı geçmişi ve bugünde saklı geleceği kesitler halinde romanına yediren Yıldız’ın kurguladığı şimdi, okura adeta gerçek hayattaki geleceği sunuyor. Bu negatif gelecekte, baskıcı ve otoriter dikta koşullarında geçmişin birkaç isyan denemesinin ardından yenilmiş bir toplumun ve bireylerin resmi çiziliyor. Oysa hayat devam ediyor. İsyan edenleri, düşenleri ve ölenleri, yeni isyanların acemi taşıyıcıları, yeni zamanların farklı dertleri ve umutları takip ediyor. Her satırında “Acaba?” dedirten Beyaz Bayraklı Çocuk, bugün yaşadığımız sürecin varabileceği yer konusunda edebiyat cephesinden bir ikaz olarak da okunabilir.
Beyaz Bayraklı Çocuk, ne geçmişin realitesini gözden kaçıran bir güzelleme, ne de geleceğe ilişkin saf bir umut taşıyor. Karamsar olmadığı gibi iyimser de sayılmaz. Yıldız’ın gerçekçi anlatımıyla, romanda önümüze açılan dünya pek de iç açıcı değil. Hayati Yıldız’ın, “Göndere çektiğimiz beyaz bayrağa rağmen saldırıya uğradık biz.” diyen roman kahramanları hâlâ yıkıntılar arasında dolaşıp “Afrika Vadisi”ni keşfetmek üzere yola çıkacak korsan gemisine maceracı çocuklar topluyor.
Stok Kodu:9786057160553Boyut:13,5 cm x 19,5 cmSayfa Sayısı:120Basım Yeri:İstanbulKapak Türü:Karton KapakKağıt Türü:Kitap KağıdıDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel Toplam335,74107,23618,87113,22913,25119,221210,43125,20
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
290,00TL 211,70TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
180,00TL 108,00TL
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
300,00TL 219,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
240,00TL 168,00TLStokta yok
-
-
-
350,00TL 245,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
350,00TL 245,00TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
200,00TL 140,00TL
-
-
-
240,00TL 151,20TL
-
-
-
-
-
-
320,00TL 201,60TL
-
-
-
-
-
-
-
250,00TL 175,00TLStokta yok
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
320,00TL 201,60TL
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-